Fehmi Koru*
Bundan tam 30 yıl önce -27 Mart 1994 tarihinde- yapılan yerel seçimde, Refah Partisi’nin İstanbul adayını tanıtım toplantısını hayal meyal hatırlıyorum.
Hayal meyal de olsa hatırlamamın bir sebebi var: Refah Partisi o seçimin en iddialı partisi görünümde değildi ve o toplantıdan aldığım izlenim benim görüşümü değiştirmişti.
O yıl 40 yaşına basmış, genç sayılabilecek bir yaşta adayı vardı Refah’ın ve ilk kez o toplantıda erkeklerden daha çok kadın varlığı göze çarpıyordu. Partililerin heyecanı, sanki o seçimle iktidarın değişeceği türden bir heyecandı.
Zaten o yerel seçim onları İstanbul’da iktidar yaptı, bir yıl sonra yapılan genel seçim de Türkiye’de…
Tayyip Erdoğan’ı o seçimle tanıdı Türkiye…
Refah, kadınların kapı kapı dolaşıp adayına oy isteme uygulamasıyla o seçimde tanıştı. Refahlı gruplar meyhanelerde bile adaylarının propagandasını yapıyorlardı.
Bütün partiler çıkarabilecekleri en seçilebilir adaylarla katılmıştı o seçime, ama seçimi kazanan, kıl payı farkla da olsa, Refah’ın adayı olmuştu.
Dün, Saadet Partisi’nin İstanbul adayını tanıtma toplantısına, 30 yıl önce Refah’ın aday tanıtım toplantısına gittiğim hislerle gittim. Gönül almak için… En az beklediğim, heyecandı…
Lütfi Kırdar Uluslararası Toplantı Merkezi’nin dev salonunda, en fazla dikkat çekici olan, katılımcıların heyecanıydı.
En ön basın bölümünde yer gösterdikleri için sık sık arkama dönerek, biraz da inanmayan gözlerle, katılımcılara baktım: ‘Milli Görüş Hareketi’nin başlangıç yıllarından bugüne görmeye alıştığım yüzlerden bir bölümünü yaşlanmış halleriyle gördüm; buna karşılık salonun büyük bölümü gençlerden oluşuyordu.
Geleneksel kıyafetli bir ihtiyarın, marşlar söylenirken çıktığı kürsü platformunda, parti bayrağını bir uçtan bir uca birkaç kez dolaştırması sırasında, bazı gençlerin gözlerinden yaşlar akıyordu.
İki ay sonra yapılacak seçim, genel hatlarıyla, iki partinin rekabetine sahne olacak gibi görünüyor. Özellikle de İstanbul’da.
Önceki seçimden zaferle çıkmış CHP’nin büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ile AK Parti’nin onun karşısına çıkardığı bürokrasiden bakanlığa oradan da Meclis’e terfi etmiş Murat Kurum…
Hatta diğer partilerin adaylarına o ikiliden hangisinin oylarını azaltacağı için değer veriliyor dense yeri var:
DEM Partisi aday çıkaracak mı? Çıkaracaksa, o aday Başak Demirtaş mı olacak?
Yeniden Refah Partisi ayrı aday çıkaracak mı?
İYİ Parti ne kadar oy alır, hangi partiden gelir oylar?
Saadet Partisi adayı Birol Aydın, ikili arasında geçmesi öngörülmüş bu yarışa, üçüncü as aday olarak girme iddiasında.
Toplantı, partililere bu iddiayı duyurma amaçlıydı ve bu amacı fazlasıyla yerine getirdi.
Salonun her tarafına partinin bu seçimde kullanacağı temel slogan yerleştirilmişti: ‘Başka bir İstanbul mümkün’ sloganı…
En görünür yerlerde Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın fotoğrafları vardı.
Konuşmacılar, Milli Görüş denildiğinde akla gelen çoğu vefat etmiş isimleri andıkça, salondan takdir hisleri yükseliyordu. O çizginin en önemli temsilcilerinden biri aralarındaydı: Katılımcıların sıklıkla salonda ‘Bilge Başkan’ sloganıyla andıkları Temel Karamollaoğlu…
Salonu en heyecanlandıran konuşma, aday kimliğiyle kürsüye çağrılan Bilol Aydın tarafından yapıldı.
Eğer medyada CHP ve AK Parti adaylarının yarısı kadar kendisine yer bulabilirse, mesajını evlere kadar ulaştırabilirse, seçim gününe kadar Birol Aydın’ın dile getirdikleri konuşulur kanaatindeyim…
Öyle olabilecek mi?
Medyanın durumuna bakarak, bu imkanın kendisine verileceğini sanmıyorum.
Dünkü toplantıdaki heyecan ölçüleceği ve yapılan konuşmaların etkileme gücü fark edileceği için özellikle…
30 yıl önce de durum pek farklı değildi.
Dönemin belediye başkanı Bedrettin Dalan, çok satan gazetelerden birinin manşetinde, “Kamuoyu yoklamalarına göre Dalan %65 ile kazanıyor” diye sunuluyordu.
Hem de, yasak olmasına rağmen, seçim günü…
Sandıktan %15.46 gibi zayıf bir oranla yenilerek çıkmıştı Dalan…
Bugünün şartları çok değişik. Saadet’in işi 30 yıl önceki Refah’tan çok daha zor…
Toplantıya katılanlar da bunun farkındaydılar.