Fehmi Koru*

Mahkemelerin, gördükleri davalarda, gerçekten insanların mahremine giren konular dışındaki olaylara yayın yasağı koymalarına hep karşı çıktım.

Kamu yararına hüküm veren yargıçların önlerindeki konuyla ilgilenen kamuoyundan saklayacakları hiçbir şey olmamalı.

Duruşmaların herkese açık tutulması ve orada geçenlerin yayınlanması ilkesi adaletin yerine gelmesi bakımından önemlidir.

Bu girişten sonra bir itirafta bulunacağım: Şu sıralarda bu ilkemin doğruluğu konusunda kuşkuluyum.

Sebebi, şimdilerde bütün ülkenin tek bir konuya yoğunlaşması ve bunun müthiş canımı sıkması…

Banka müdürü bir kadın çok parası olanları dolandırmış… Adını ‘Fatih Terim fonu’ koyduğu bir tezgahla, kendisine teslim edilecek dolarlara yine dolar üzerinden bir misline kadar kazandırmayı vaat etmiş.

Hem de tek bir ayda yüzde 100 kazanç vaadi bu…

Her gün isim listesi uzanan bir dolandırıcılık tezgahı…

Yazının burasında aklıma fareler için söylenmiş o ünlü deyiş geldi: “Peynir büyük, mesafe kısa ise ucunda mutlaka kapan vardır.”

Dolandırılanlar bu deyişi herhalde duymamış…

Peynir büyük: Paraya dolar cinsinden akıl almaz bir faiz/getiri…

Mesafe kısa: Bir ayda ödeme…

Kapan: Bunun bir dolandırıcılık tezgahı olması…

[Bu tezgaha parasıyla katılanların elde etmeyi düşündükleri yüksek meblağa doğrudan ‘faiz’ demek yerine yanına bir de ‘getiri’ sözcüğü eklememin sebebi, dolandırılanlardan birinin avukatının “Benim müvekkilim muhafazakar biridir, faizle alışverişi yoktur” savunmasına başvurması. Bence de ‘faiz’ denilemez bu getiriye, doğrudan ‘riba’ demek gerekir. Tefecilerin uyguladığı türden -hatta onları da geçen- bir artış söz konusu çünkü.]

Rahatsızlığımın sebebi, dolandırılan kişilerin futbol gibi ilgilisinin çok olduğu bir uğraş alanından bilinen isimler olması. Aralarında iş dünyasından olanlar da var ama çoğu futbolcu. Üstelik iyi futbolcu. İyi oldukları için de bayağı yüklü paralara sahip futbolcular bunlar.

Fona ismi verilmiş olan da ünlü bir teknik direktör.

Aslında tarafı oldukları olay Nisan ayında ortaya çıkmış; acaba mahkeme o zaman yayın yasağı koyduğu için mi şu yakınlarda haber konusu oldu bu olay?

Evet, mahkeme yayın yasağı koymuşsa, “Bu olay için uygundur” diyebilirim.

Sebebini açıklayayım.

Dolandıran/lar hepimizin paralarını emanet ettiğimiz bir kurumun görevlisi: Banka.

[Banka yayımladığı açıklamalarda kendilerinin bu tezgahta bir dahilleri olmadığını ileri sürüyor, bana da bu savunmaları makul gibi geliyor ama durum yine de değişmiyor. Her gün ortaya sürülen yeni görüntüler, ister istemez, banka kurumunun sağlamlığı konusunda tereddüde düşmemizi getiriyor.]

Olayda isimleri geçen dolandırılanlar aklı başında olması gereken insanlar: İş dünyasından… Futbol camiasından…

Zaten yüklü miktarda paraları olduğu apaçık anlaşılan bu insanların, daha fazla para elde etmek uğruna kendilerini düşürdükleri durum yalnız o kişilere karşı duyulan sempatiyi yok etmekle kalmıyor, insanlığın bu büyük zaafının sınır tanımadığını da düşündürüyor.

Konunun bir de zihin karıştırıcı bir yönü var: Bu olayda mağdur kim? Aldananlar mı, yoksa kimin yönlendirmesiyle böyle bir yola başvurduğu bilinmeyen o kişileri aldatan banka görevlisi mi?

[Dolandırılanlar arasında söz verildiği kısa sürede kadına verdikleri parayı ziyadesiyle geri alanları da mağdur mu sayacağız? Banka müdürü olan kadının tehdide maruz kaldığını, muhtemelen dayak da yediğini düşünmemiz için de ortada görüntüler var.]

Haber kanallarına her baktığımda karşıma bu olayla ilgili yeni ayrıntılar çıktıkça aklıma derhal aynı soru takılıyor: Acaba bu olayda ‘müşteki’ veya ‘mağdur’ olarak isimleri geçenler başka insanların kendileri hakkında ne düşündüğünün farkındalar mı? Aralarında keşke param gitseydi de böyle bir olayda adım geçmeseydi diye düşünen var mıdır?

Yoksa…

Neyse, yazıyı burada kesiyorum.

Yazıyı kestim ama tam bu sırada zihnime Hz. Peygamber’in ağzından çıktığı bilinen, pek çok sahabenin “Acaba vahiy sonucu muydu, Kur’an’dan olabilir mi?” diye tereddüt gösterecek kadar önemli gördükleri, bu son olayla da evrensel değer kazanan, bir tespit geldi.

O hadisi buraya aktarıyorum: “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa, bir vadiyi daha ister.”

Bu hadisi günümüzde “İki vadi dolusu doları olsa” diye de okuyabiliriz.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.