*Fehmi Koru

Önce bir itiraf: Akşamları televizyonlardaki tartışma programlarını izleme alışkanlığım yok, gazetelerde okuduklarımla yetiniyorum ve hiçbir eksiklik hissetmiyorum.

İtirafımın sebebi şu: Dün akşam saatlerinde bizim bölgede arıza sebebiyle internet irtibatı kesildi; akşam rutinim bu yüzden bozuldu ve kanallar arasında dolaşarak vakit geçirmek zorunda kaldım.

Tartışma programlarına göz atarak…

Konular tahmin edilebileceği gibiydi:

Gazze’de insani mola…

Merkez Bankası’nın faiz oranını yüzde 40’a çıkarma kararı…

AK Parti ile MHP arasında ‘yüzde 50+1’ üzerinde süren hafif tertip çatışma…

Bir kanalda da, Ümit Özdağ’ın, cumhurbaşkanlığı seçiminin iki turu arasında cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı, ikisinin imzalarını taşıyan mutabakat tartışılıyordu. Programa katılan bir yorumcu, “Bu kadar güncel konu arasında bu bayat konunun tartışılması için mi beni çağırdınız?” dedi ve ben de ona hak verdim.

En dikkatimi çeken ise, birkaç kanalın diğer konuları bırakıp iç siyasetle ilgili bir konuyu tartışmaya değer bulmasıydı.

İYİ Parti’de olan-bitenleri…

Birkaç ay sonra yerel seçim var ve CHP geçen seçimde kazandığı büyükşehir belediyelerini elinde tutmak için İYİ Parti ile ittifak tazelemek istiyor ya, konu benim için de bu yönüyle önemli. O sebeple de tartışmalara kulak verme ihtiyacı duydum.

Dinlediklerimden sonra, yerel seçime kadar İYİ Parti’nin ittifak yapılmaya değer bir varlık olmaya devam edip etmeyeceği konusunda kuşkuya düştüm.

Ne olmuş o parti öyle?

Meral Akşener eliyle kurduğu ve bugüne kadar liderliğini yaptığı partinin bu hallere düşmesine nasıl razı olabilmiş, hayret.

Para…

Rüşvet…

Reklam

Taciz…

İzlediğim konuya ilişkin programlarda en çok kullanılan sözcükler yukarıda yazdıklarımdı.

Adının yanında sıfat olarak ‘İYİ Parti milletvekili’ bulunan biri, genel başkanı ve yakınlarını, dışarıdan bakan kimselerin eleştirirken kullanmayacağı keskinlikte cümlelerle itham etmekteydi.

O milletvekiline reva görülen muameleyi beğenmeyen başka bir milletvekilinin “Daha fazla kaldıramayacağım” diyerek istifa ettiğini de o vesileyle öğrendim.

Programa katılan milletvekiline, “Bu kadar ithamdan sonra neden partiden ayrılmıyorsunuz?” diye soruldu. Üzerine atılan iftiralardan temizlenene kadar ayrılmayacağının gerekçesi olarak, “Şimdi ayrılırsam iftiralar doğruymuş zannedilir” dedi o milletvekili.

Bana “Partiyi bitirene kadar içinde kalacağım” der gibi geldi.

Meral Akşener’in siyasi hayatta bir misyonu olduğuna inananlardanım. İYİ Parti’yi kurma çabaları verirken ona atfettiğim misyonla sonradan sergilediği inişli-çıkışlı performansa bakarak vardığım sonuç arasında büyük farklar var ama.

Çevremde, Akşener’in makam arayışı hırsı bulunmadığına inanan insanlar hayli fazla. Ancak makam arayışı yoksa siyasette neyi amaçladığı söz konusu olduğunda rivayetler muhtelif.

Bir dostum, ısrarla, “Onun misyonu yerel seçime kadar” görüşünü üzerime bocalıyor.

Sorulduğunda, 2018 ve 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde oynadığı rolü hatırlatıyor.

Herhalde unutulmamıştır: 2018 yılında muhalefet partileri Tayyip Erdoğan karşısında kazanabilecek bir ortak aday arayışına girmiş ve bir isim üzerinde mutabakata da varmışken, önceleri formülü benimser göründüğü halde, Meral Akşener, son kertede “Ben kazanırım” iddiasıyla ortaklığı bozup aday olmuştu. 

O seçimi Tayyip Erdoğan kazandı ve ikinci defa cumhurbaşkanı oldu.

En son seçimde, muhalefet ortaklık konusunu daha ciddiye aldı. Bir yılı aşan bir süre, altı muhalefet partisi lideri, her ay bir yemek masasında buluşup ardından topluma umut verici mesajlar yayınladılar. ‘6’lı masa’nın son toplantısında, aday olmak isteyen Kılıçdaroğlu’nu ‘kazanamayacak aday’ olarak ilan edip masayı bozdu İYİ Parti lideri.

Tayyip Erdoğan seçimde ikinci tura kaldı ama yine -hem de üçüncü defa- kazandı.

Her iki seçimde de belirleyici rol Meral Akşener’e aitti.

Yerel seçimde ne olur?

Lafı daha fazla uzatmayayım: İYİ Parti’yi bu hale getirdikten sonra ittifakın bir anlamı kalmıyor…

Televizyon kanallarında akşamları süregiden tartışma programlarını dün zoraki izledim.

“Bir daha mı, tövbe” demiyorum; internet bağlantısından mahrum kalırsam herhalde yine izlerim.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.