Fehmi Koru*
Bugün Ramazan ayının ilk günü. Bu yazıyı yayına verdikten birkaç saat sonra sahura kalkılacak. Gün batımında da iftarlar yapılacak.
Tam da Ramazan’a girilirken siyasette hiç beklenmedik gelişmeler yaşanmaya başladı.
Önce AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 31 Mart günü yapılacak olanın kendisinin son seçimi olacağını duyurdu.
Dediği tamı tamına şu:
“Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak.”
İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener de “Eve döneceğim” demiş, söylendiğinde onu fark edememişim, biraz önce partisinin sözcüsü o konuda bir şeyler söyledi, onun üzerine ne dediğini araştırdım.
Onun söylediği de şu:
“Biz büyük bir risk aldık. Tek başımıza sizin karşınıza çıkıyoruz, beyefendilerin karşısına çıkıyoruz. İkna edebilirsek oy alacağız, ikna edemezsek oylarını alamayacağız. Ben bir de üstüne üstlük bugüne kadar hiçbir liderin yapmadığı bir şey yaptım. Var saydık, oy vermediniz. Ben evime döneceğim. Siyasetin s’siyle meşgul olmayacağım. Daha bunun ötesi var mı? Kendimi koymuş durumdayım.”
Ne oluyor?
İki açıklamanın birbiriyle ilişkisi olabileceğini düşünüyorum.
Meral Akşener’in muradı
Meral Akşener’in açıklaması biraz muğlak.
Büyük iddialarla kurduğu parti ile siyasi hayatta beklediklerine bu seçim sonrasında erişilecek olmalı.
Tayyip Erdoğan’ın son iki cumhurbaşkanlığı seçiminden kazanarak çıkmasında, Meral Akşener’in İYİ Parti lideri olarak oynadığı rolün payı var.
Birincisinde, “İlla ben aday olacağım” diyerek muhalefetin ortak bir aday çıkarmasını son anda engellemişti.
İkincisinde de, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘seçilemeyecek aday’ ilan edip bir de üstüne üstlük İstanbul ve Ankara belediye başkanlarını gereksiz yere cumhurbaşkanı yardımcısı haline dönüştürmüştü.
Şimdi de, cumhurbaşkanı yardımcılığına layık gördüğü iki belediye başkanı seçilemesin diye kampanya yürütüyor.
Geriye ne kalmış olabilir eve dönmekten başka?
Tayyip Erdoğan ‘final’ derken…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘final’ ile kast ettiği ne olabilir? Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday mı olmayacak, yoksa AK Parti genel başkanlığından mı ayrılacak? Yoksa yoksa, ikisini birden bırakmayı mı düşünüyor?
Daha da önemli soru şu: Kendisi birinden birini veya ikisini birden terk etmek istese, yol arkadaşları buna ne diyecekler?
Aslına bakılırsa, ‘yol arkadaşları’ denilebilecek kişiler, bu sözler ağzından dökülür dökülmez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a itiraz etmeye başladılar bile.
Partisinin genel başkan vekili Mustafa Elitaş’tan şu açıklama geldi:
“Şu anda bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Anayasa gereği üçüncü kere aday olması mümkün değil. Millet isterse, ‘Tayyip Erdoğan devam etsin’ diye isterse, o konuda siyaset üzerine baskı yaparsa, siyaset kurumu da bu konuyla ilgili bir kanaat oluşturursa, biz liderimizle ölüm bizi ayırıncaya kadar devam etmek isteriz.”
Tayyip Erdoğan’ın son -2023- cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabilmesi de anayasaya göre mümkün değildi; ancak yaşandığı gibi, aday olabildi ve halen cumhurbaşkanı. Üçüncü defa aday olmak isterse onun da çaresi bulunabilir.
Nitekim, AK Parti’den TBMM başkan vekili görevini yürüten Bekir Bozdağ o çareyi hemen telaffuz ederek itirazını kayda geçirdi.
Okuyalım:
“Ancak yine Anayasa’ya göre, “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” (Anayasa,116/3) Anayasa’nın bu hükmüne göre TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü defa Cumhurbaşkanı adayı olması anayasal hakkıdır.”
Gördünüz mü, çare hazır.
Benim bu konularda ne düşündüğümü soracak olursanız, cevabım çok kısa olacak:
Her iki lider hakkında da kararı 31 Mart günü oy kullanacak seçmenler verecek…