Fehmi Koru*

Birer gün arayla iki karar, ikisi de Türkiye’nin dış ilişkilerini ilgilendiriyor.

İlki Avrupa Parlamentosu’ndan bir rapor halinde geldi.

Raporun kısa özetini bir haberin girişinden alıntılayayım:

“Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Türkiye hakkında hazırlanan 2022 yılı raporu kabul edildi. Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin ‘mevcut koşullar içinde’ yeniden başlatılamayacağı belirtilen raporda, ilişkilerin geleceği için karşılıklı çıkarları kapsayan ‘paralel ve gerçekçi’ bir çerçeve bulmaya yönelik sürecin başlatılması tavsiye edildi. Raporda ayrıca, Türkiye’den, İsveç’in NATO üyeliğini en kısa sürede onaylaması istendi.”

Karar, parlamentodan 434 milletvekilinin ‘evet’ -yani Türkiye aleyhine- oyuyla geçerken, 18 milletvekili karara ‘red’ oyu verdi ve 152 üye de çekimser kalmayı yeğledi.

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile bağlarını yeniden tazeleme ümidi bir süre önce belirmiş ve bu yolda bazı ilerlemeler kaydedilebileceği yolunda umutlu açıklamalar yapılmıştı ya, Avrupa Parlamentosu bu kararıyla “Hiç heves etmeyin” mesajı vermiş oldu.

Üzerine ne vazifeyse?

Yoksa üzerine vazife mi?

Bu yukarıdaki son haber Avrupa Parlamentosu’nda 13 Eylül 2023 tarihinde alındı.

Aynı parlamento, 15 Aralık 2004 tarihinde, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini görüşmüş ve o toplantıda 262 vekil karara karşı çıkarken 407 Avrupalı vekil “Türkiye Avrupalıdır” tezini desteklemişti.

Milletvekilleri, o toplantıda, Türkiye’nin AB üyeliğine desteklerini üzerinde Avrupa’da kullanılan Türkçe dahil bütün dillerde ‘Evet’ sözcüğü yazılı pankartlar açarak dünya aleme ilan etmekten de geri durmamıştı.

2004’ten 2023’e taban tabana zıt iki görüntü.…

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Parlamentosu’nun son kararına sert bir tepki verdi.

Tepkiye bir şey denemez de, ben olsam bu iki tarih arasında neler oldu da 19 yıl önce Türkiye AB üyesi olmaya layık görülürken, bugünlerde “Türkiye AB üyesi olamaz” noktasına gelindiği üzerinde biraz kafa yorar ve vardığım sonucu siyasilerle paylaşırdım.

Avrupalıları bir tarafa bırakalım ve sokağa çıkıp önümüze gelecek kişilere “Türkiye sizce AB üyesi olabilir mi?” sorusunu yöneltelim; bakalım bizim insanımız kendi ülkelerini ‘Avrupa’da’ görebiliyor mu?

Bugün göremiyor ama 2004 yılı dolayımında, yalnızca Türkiye’de yaşayanlar değil, Avrupalıların bayağı hatırı sayılır bir bölümü de, milletvekilleriyle aynı oranda, Türkiye’yi Avrupa’da görebiliyordu.

Dış ilişkileri ilgilendiren ikinci gelişme Amerika menşeli.

O konudaki yeni gelişmeyi de yine bir haberden alıntılayayım:

“İngiliz haber ajansı Reuters’a konuşan ABD Hazine Bakanlığı’ndan kıdemli bir yetkili ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, Türkiye’deki beş şirkete ve bir Türk vatandaşına yaptırım kararı aldığını söyledi. Kararın bugün açıklanacağını belirten yetkili, bu şirket ve Türk vatandaşının Rusya’ya yaptırımları delmekle suçlandığını da belirtti.”

Haberlerde yaptırıma uğrayan şirketlerin bazısının adları var da, birkaçıyla birlikte yaptırım kararına muhatap kişinin adını bulamadım.

Ne oluyor gerçekten?

Soruyu sormamın sebebi, Joe Biden yönetiminin aldığı bu kararın zamanlamasıyla ilgili. En son G-20 Zirvesi’nden dönülürken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın diğer ülke liderleriyle görüşmeleri konusunda bizzat verdiği mesajlar yanında, o zirveyi izlemek üzere Hindistan’a götürülmüş itibarlı gazetecilerin aktardıkları izlenimler de hep olumluydu.

ABD ile yeni bir sayfa açılmasından söz edilmekteydi.

Geçen Temmuz ayında gerçekleşen NATO Zirvesi’nde Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine karşı çıkmaktan vazgeçmesiyle birlikte, Biden-Erdoğan arasında sıcak mesajlar teati edildiği duyurulmamış mıydı?   

Temmuz ile Eylül ayları arasında ne oldu da ABD’nin tavrı değişti?

Avrupa ile ABD bir gün arayla Türkiye için olumsuz bir adım atıyor… Bunun bir anlamı olmalı.

İktidarın AB ile üyelik perspektifi ve ABD ile ilişkiler konularında vermekte olduğu olumlu mesajlara iki tarafın da tekzibi bu iki gelişme.

Üstelik bu iki gelişme, ekonomide beklentilerin Batı ile ilişkilerin olumlu zeminde yürüyeceği umuduna dayandığı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in önümüzdeki günlerde destek devşirme -siz buna ‘para bulma’ da diyebilirsiniz- amacıyla Batılı başkentlere gideceğinin duyurulduğu bir sırada oluyor.

Neler oluyor gerçekten? Tepki vermek yerine birileri ne olduğunu açıklasa ya.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.