Katıldığı yayında Erdoğan'a sunduğu dosyayı da ilk kez açıkladığını söyleyen Özel, "Bu detayı ilk kez burada açıklıyorum. Cumhurbaşkanı ile görüşmede dış temaslarla ilgili dosya sundum. Filistin için sol ve sosyalist partilere yazdığım mektuplar, SPD konuşmam, Türkçeleri Sayın Cumhurbaşkanı’na verdiğim dosyalarda var. Ayrıca dedim ki, 'Devlet geleneğini terk ettik. Benim yurtdışına gitmeden önce Dışişleri'nden brifing almam lazım. O ülkeyle ilişkimiz nasıl ve ne yapmam lazım?' Kıbrıs meselesinde Türkiye'nin geldiği tüm noktayı bilemeyiz ki eskisi gibi bilgilendirme de yapılmıyor. Dönüşte de bizim bilgi vermemiz lazım" diye konuştu.
Erdoğan'ın cevabını da açıklayan Özel, "Kendisi dedi ki; 'Bu konularda hatta daha da genişletti, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanlarımız, Sayın Başkan ihtiyaç duyduğunda brifing versinler ve bu temaslar sağlasın.' Bu önemli bir adımdı" dedi.
Geçen perşembe Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 7 Mayıs'ta da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi TBMM'de ziyaret etti. Öncesinde DEM Parti'yi de Genel Merkez'de kabul eden Özel, Erdoğan'ın "siyasette yumuşama", Külliye'nin ise "Türkiye '100. Yıl Uzlaşması" dönemi olarak ifade ettiği yeni süreçte, Türkiye siyasetinde "diyalog zemini" oluşturmayı amaç edindiğini söylüyor.
Yeni anayasa tartışmalarının alevlendiği dönemde diyalog zemini için görüşme trafiğini sürdüren Özel'in çantasında, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları, tutuklu generaller, Gezi davası, emekli maaşları, asgari ücret, belediyelerin borçları, seçim sonuçları gibi konular yer alıyor.
Bugün CHP Genel Merkezi'ndeki HaberTürk canlı yayınında da önemli değerlendirmelerde bulunan Özel'in konuşmasından satır başları şöyle:
"CHP'de yeni bir dönem başladı. Bu dönem mücadelenin en sert verileceği dönem. 18 Mayıs'ta yani Gençlik Bayramı'ndan bir gün önce yeni müfredata karşı çıkanları, atanamayan öğretmenleri ve herkesi mitinge davet ettik. Yine emekliler ile de miting yapacağız. Bu tür tematik mitingler sürecek. CHP halkın gündeminde olmayan hiçbir gündemin peşine takılmayacak. Bu mücadele sadece miting meydanında ya da Meclis kürsüsünde olmuyor. Bunun bir de müzakere tarafı var. 31 Mart seçimlerine giderken neler neler dediler... Dem'leniyor dediler, teröristlerle iş birliği yapıyorlar dediler ve hatta bazen dost ateşi açıldı. Hiçbir şey demedik...
"Yumuşama lafını doğru bulmuyorum"
Yumuşama lafını doğru bulmuyorum. Normalleşme. Bahçeli ile görüştüm. Bütün gazeteler '7 yıl sonra ilk temas yazmış' fakat bu yanlış. Dünyanın hiçbir yerinde, gerçek demokrasilerde el sıkışmayan parti liderleri olmaz. Eskiden de el sıkışılmazdı ve darbeciler el ovuşturdu onların o halini görünce.
"Bizden öyle A Haber'in dediği gibi vatan haini çıkmaz"
Son bir ayda devletle ilgili iki şey söyledim. Birincisi seçim sonuçlarının değerlendirilmesine dair. Devlet ile millet kazanırsa millet kazanır. Birileri bu seçimde devlet ile milleti yarıştırdı. Türk insanı devletini sever, ben de severim. Devletine laf söyletmez, ben de söyletmem. Azerbaycan’la arası kötü olan bir ana muhalefet partisi olmaz. Benim annem ve babam emekli. Benim kursağımdan geçen her şey devletten gelmiştir. Bizden öyle A Haber'in dediği gibi vatan haini çıkmaz. Devlet geleneği başka bir şey.
"Scholz'e ilettiğim mesaj ve cevabın Türkiye dış politikası için değeri var"
Erdoğan'a sunduğu dosyayı da ilk kez açıkladığını söyleyen Özel, "Bu detayı ilk kez burada açıklıyorum. Cumhurbaşkanı ile görüşmede dış temaslarla ilgili dosya sundum. Filistin ile ilgili yazdığım mektup ve buralardaki konuşmalarımı sayın cumhurbaşkanına verdim. Ayrıca dedim ki devlet geleneğini terk ettik. Benim yurtdışına gitmeden önce Dışişleri'nden brifing almam lazım. O ülkeyle ilişkimiz nasıl ve ne yapmam lazım? Kıbrıs meselesinde Türkiye'nin geldiği tüm noktayı bilemeyiz ki eskisi gibi bilgilendirme de yapılmıyor. Dönüşte de bizim bilgi vermemiz lazım. Benim Almanya'da Scholz'e ilettiğim mesaj ve cevabını Türkiye dış politikası için değeri var. Bunları cumhurbaşkanına söyledim. Onun cevaplarını söylemek nezaketsizlik ama burada pozitif bir yaklaşım olduğu için bunu söyleyeceğim. 'İhtiyaç durumunda brifing versinler ve gerekli bilgilendirme sağlansın' dedi." ifadelerini kullandı.
"Gezi tutuklularının durumunu anlatınca kime can simidi oldum?"
"Yumuşama" söylemlerine tepki gösteren Özel, şöyle konuştu:
Ak dediğine kara demek muhalefet değil. Doğru diyorsa birlikte durulur, yanlış ise de sonuna kadar karşısında durulur. Kendi mahallesinin tepkisinden korkan siyasetçiler... Yumuşama diyorlar. Yumuşayacak da can simidi olacak falan. Emekliye zam yapalım, asgari ücrete zam yapalım, mülakatı kaldıracağım dedin kaldırmadın demenin, müfredat yapmak anayasa yapmaktan önemlidir böyle boya küpü gibi müfredat yapılmaz demenin, anayasaya uyum beklemenin, Gezi tutuklularının durumunu anlatmanın kime ne faydası var? Ben kime can simidi oldum? Kuru kuru kavga etmeye gerek yok. Kavgayı vereceğim zaten. Emekli için, atanamayan öğretmenler için vereceğim. Dış politika veya tezkereler bir torba kanun gibi ‘Evet’ mi ‘Hayır’ mı diyeceğimiz hususlar değil. Libya’da yüzde 49’a 51 gibi bir denge vardı. Biz o dengede Türkiye’nin taraf olmasını riskli gördük. Ve o tezkere savaş tezkeresiydi. Şu anda Libya’da stabil bir durum var. Şu an Libya tezkeresi gelse genel görüşümüz onun bir barış tezkeresi olduğu yönündedir ama o bir savaş tezkeresiydi. Kimsenin iktidarını meşrulaştırmak için hatasının arkasına dizilmeyiz. Bana Manisa‘daki şehit cenazesi öncesi istihbarat geldi: “Saldırı olabilir.” Öleceğimi bilsem o cenazeye giderim. Bir siyasi partinin organize ettiği insanlar. Hepsi çıkacak ortaya. O zaman provokatif eylemlerde bulunanlar şu an bizim belediyelerimizde çalışıyor" dedi.
"31 Mart sonrası aramak bana düştü"
Genel Başkan seçildikten sonra gelen tebrik telefonlarını değerlediren Özel, şöyle devam etti:
"5 Kasım'da seçildim. 7 Kasım'da sayın Bahçeli tebrik etti. Birçok lider aradı. Sayın Erdoğan aramadı. Yılbaşı tebriği için AK Parti'den Abdullah Bey'i aradım. Sayın Bahçeli'yi aradım. 17 liderle yeni yıl kutlaması yaptım. O zaman birinci parti sayın Erdoğan'ın partisiydi. Sayın Erdoğan bana tebrik telefonu açmamıştı. Buna rağmen aramam doğru olmazdı 31 Mart'ta millet birinci partiyi değiştirdi. Biz kazandık ve artık bana düştü aramak. Biz kazandık yeni dönem başladı. Ben birinci partiyim. Artık kavgayı sürdürmemek için elini ben uzatacağım. Şeyh Edebali ne diyor 'Ey oğul bundan sonra kızdırmak bize affetmek sana' diyor. Ben Şeyh Edebali'nin mektubunu birinci parti olduğum gün vasiyetini uyguladım. Birinci partiye aramak, el uzatmak, hatır sormak düşer. Bayramda sayın Erdoğan'ı sabah 10.50'de aradım. Ulaşamadık. Sayın Hasan Doğan dünya liderleri ile bayramlaşıyor dedi. Akşam üstüne doğru döndüler. 18 liderle bayramlaştım. CHP tüm partilerle bayramlaşabilen tek partidir. Bundan sonra diyalog zemininin ilk adımını atmıştır. Bu karşılıklı bir şey. Sadece bir kişinin tutumuna değil.
"Milletimiz kredi açmıştır"
Bizi belimizden birbirine millet ittiriyor. Millet kavga istemiyor. Türkiye ittifakı dediğimiz, milliyetçi, muhafazakar, Kürt, sosyal demokratlar, milli takım gol atınca sevinen herkes Türkiye İttifakı'dır dedim. Yüzde 38'de hepimizin payı var ama milletin feraseti daha büyük. Milletimiz kredi açmıştır. Öbür tarafta kendisini anlamayan yaklaşıma da sert mesaj verdi. Kimi cezalandıracağını kimi ödüllendireceğini gördü. Bu kalıcı bir şey mi? Çok isterim. Ama onun için yapmak gereken çok iş var. CHP'yi ben emekten yana, sosyal demokrat çizgide, tarihsel konumuna uygun, tüm siyasi partilerin yoksul, işsiz, güvencesine dokunması gereken bir parti olmasını savundum. Bunu hep savunacağım. Maalesef kavramlar üzerinden, sen solcusun, ben sağcıyım meseleleri hep tartışmalıdır. İnsanların bu ülkede insanca yaşama hakları var, anayasal haklarını kullanma hakkı, barınma, beslenme, eğitim hakları var. Bunların teminatı olmak sosyal demokrat partinin görevi. Millet bizi tam da merkeze oturttu. Ne ideolojik kavga ne de başka tartışma. Bunları doğru yerden tartışan siyasi partiyi gördü ve ödüllendir. Burada CHP'yi sola mı, sağa mı çekeyim değil. İnsanlara hizmet ederseniz insanlar soluna sağına bakmadan size destek veriyorlar.
"47 yıl sonra birinci parti olduk"
Sen işçiye alnının terinin karşılığını teklif ediyorsan o işçi senden ideolojik olarak ayrışmaz. Bu ideolojileri kuramsal tartışmalar üzerinden sürdürmek başka bir şey bunu sonuçlanamaz siyasi polemiklere indirgemek, çatışma üretmek başka yanlış. Kendimizi halkımıza doğru arzetmeye, özellikle de onun gündelik sorunlarına doğru bir yerden çözüm üretmeye gayret ediyoruz. Bunun destek gördüğünü görüyoruz. 31 Mart'ta yenilsek de 5 Nisan günü diğer partilerle görüşeceğimi söylerdim ama etkisi bu kadar olmaz. 47 yıl sonra birinci parti olmuşsun. Herkes bu büyük başarıyı CHP nasıl omuzlayacak? Hazmedebilecek mi diye bakarken, siz el uzatıyorsanız, müzakere ederseniz daha kolay dinlenir hale geliyorsunuz. Ben Süleyman Saba lafını 5 sene önce Manisa'da belediyeleri kazandığımızda bekleyen partililerimize sürekli anlattım. Bu gece davul çalarsak bu kavga bitmez, dedim. Uyuyamayan çocuğunuzu, yüzüne bakamadığınız eşinizi hatırlayın bunu yapmayın dedim. Yapmayın ki bitsin bu iş. Bu konuşmayı ben 5 yıl önce yapmışım. Ben seçim kazandım diye kibir, yendiğin kişinin mağlubiyetini teşhir edecek şeyler. Kazandığınız an unutacaksınız geçmiştekileri.
"Meclis arena gibi"
Eskiden başkaları şaşırıyordu, şimdi başkaları şaşırıyor. 10-17 yaş arasında birlikte büyüdüğüm 400 kişi var. Yaklaşık 30-40 kişi çok yakınız. Hala her yaz tatili beraber yapıyoruz. Onlar şuna şaşırıyordu 'insanlar seni sert, kavgacı, espri yapmayan biri olarak görüyor, oysa sen çok esprili, güleryüzlü, değişik adamsın, ama televizyondaki Özgür Özel bu değil' diyorlardı. Ben de onlara 'siyaset çok sert, mecliste alan var, orası da gladyatörlerin savaştığı arena gibi' diyordum. O turuncu koltukların olduğu yerde siyaset çok sert. Muhalefetin başka alanı kalmamış. Orada bile ne kadar iyi şeyler yapsan da işin tabiatı gereği en sert 45 saniyesi yayınlanıyor. Mehmet Muş sayın Bakan. Şimdi Plan Bütçe Başkanı. Bakan oldu, mikrofondan tebrik ettim. İyi işler yapınca t ebrik ettim. Sayın Muş beni zaman z aman arar. O da genç siyasetçidir. Birbirimizle o süreçte ilişki sürdürüyorduk. Elbette kavga ediyorduk, bazen 2-3 gün küsüyorduk ama el sıkışmayı, barışmayı biliyorduk. Geçmişte bütün partilerden karşılaştığımız arkadaşlar benimle kırgınlık yaşamaz. Şimdi 40 saniyeden 45 dakikaya çıkınca.
"Gelmek isteyen herkesin başımızın üstünde yeri var"
Bir partinin siyaseti liderin ne dediği ile uyumlaştığınız için. Şimdi normalleşme ise normalleşme, AK Parti Genel Merkezi'ne gitme ise gitme. Ben DEM'le de görüştüm, hiç de çekinmeden. Normalleşme bu. Bundan sonra bütün siyasi partilerle uygun gördükleri takdirde görüşürüm. Gelmek isteyenlerin başımızın üstünde yeri var. Şimdi okul arkadaşlarım 'gerçek Özgür ortaya çıktı' diyorlar. Beni yakından tanıyıp da 'Özgür değişmiş' diyen yok. Bir AK Partili milletvekili, ismini vermeyeyim. 'Sen beni haklı çıkardın' diye mesaj yolladı. İnancımdan, mücadelemden, direncimden taviz vermem. Doğru bildiğimden bir adım geri gitmem. Diplomasi ve müzakereyi mutlaka ve mutlaka kullanırım.
"İnsanlık başka, siyaset başka"
O olay aynıyla vaki. Bir tek danışmanım Meriç Bey'e anlatmıştım. Olay öyle oldu. Babasını mezara elleri bağlı olduğu için gömemeyecekti. Aradığım kişi Süleyman Soylu'ydu. Garnizon komutanını aradım, jandarma komutanını ara dedi, ulaşamadım. O gün de yanılmıyorsam Soylu'ydu İçişleri Bakanı. Aradım Bakanı. Anlattım durumu. Böyle bir şey olmaz, ovanın ortasındayız. Etrafta 30 jandarma, ellerinde tüfek. Nereye kaçacak? Bırakın duasını yapsın, babasını gömsün diye. İzin de verdiler. Ben de sayın Arınç'a teşekkür ederim. Oradaki kişi Bülent Arınç değil başka birisi de olsa aynı şekilde davranırız. İnsanlık başka bir şey siyaset başka şey. O gün Bülent Arınç'ın güvendikleri AK Partililer kaçıyordu. Kişi FETÖ ile suçlanıyordu, sonradan da aklandı. Ama Arınç'la akrabalığı yüzünden bir şeyler yürüdü. Ben insani görevimi yaptım. Ben FETÖ'cüyle suçlananların cenazesine gitmekle FETÖ'cü ilan edilmeyecek biriyim. Orada olursam FETÖ'cü anlaşılır mıyım demek bir özgüvensizlik. Özgüvenin yoksa siyaseti bırakacaksın. Benim güya saldırıya uğradığım cami, yüzde 60 ile oy aldığımız belediyenin bahçesi. 'Özgür Özel memleketinde yuhalandı' haberini yaptılar. Özgür Özel memleketinde yuhalandı ile siyaset arayanlara en büyük cevabı 31 Mart'ta Manisalı seçmenler verdi."
"Kavala konusu gündeme geldi"
Erdoğan ile yaptığı görüşmede Gezi davası nedeniyle hükümlü olan Osman Kavala'nın konusunun açıldığını aktaran Özel, şunları söyledi:
"Kavala konusunda Cumhurbaşkanının yanıtını söylemem uygun değil. Benim söyleyeceğim şudur; ben elbette ismi de geçti. AİHM kararlarının uygulamanın Anayasal bağlayıcılık olduğunu ifade ettim. Yeni anayasa tartışmaları gündemimde yoktu, sayın Erdoğan Meclis'in yeni anayasa yapabilecek Meclis olduğunu ifade ettiğinde. Ben de kamuoyuna söylediğim gibi mevcut anayasaya tam uyumun yeni anayasa süreci için olmazsa olmaz şart olduğunu, bunun için AİHM, AYM kararlarına uyma, yasama, yürüme, yargı erkleri için bunun bağlayacı olduğunu hatırlattım. Bizim AYM kararlarına uyulsun dediğimizde Can Atalay'ın serbest kalması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bunu konuştuk tabii ki. Ben böyle bir durumda sayın Erdoğan'a 'Bırakın Can Atalay gelsin' diyecek halim yok. Onun önündeki engel AYM kararlarını tatbik etmeyen yapı."
"Emekli konusunu gündeme getirdim"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşmenin detaylarını anlatan Özel, grup konuşması nedeniyle görüşmesinin kısa sürdüğünü söyledi. Özel'in açıklamaları şöyle:
"Sayın Bahçeli ile biraz daha kısa görüştük. Grup konuşmam vardı. 50 dakika kadar sürdü. Hızlı ve kısa konuştuk. Sayın Bahçeli'nin de önemli değerlendirmeleri oldu. Emekli maaşının yetersizliği sayın Bahçeli'nin geçmişte de yakındığı bir durumdu. Biz ikimiz de milletvekiliyiz. Bahçeli'nin benden farklı yanı sayın Erdoğan ile ittifak ortağı. Hep birlikte olalım, biz yapalım siz peşimizden gelin diyecek halimiz yok. Asgari ücret, vatandaşın ekonomik beklentileri, öğretmen, memurların beklentileri, müfredat, mülakatı konuştuk. Seçimleri karşılıklı değerlendirdik. Sayın Bahçeli de sıkılı yumruk doğru değil yaklaşımını ifade etti. El sıkışmanın, diyaloğun önemi. Biz sayın Bahçeli ile çok polemik yaptık, sözcüleri ile sert tartışmalara da giriyoruz tabii. Sayın Bahçeli ile karşılıklı nezaket ve anlayışla son derece ev sahibi şekilde görüştük. Birbirimizin sözümüzü kesmeden. Farklı düşünüyorsak da söz sırası bize geldiğinde bunu yaptık. Sayın Erdoğan'la da öyle. Grup başkan vekillerimiz yan odada oturdular, biz başabaş görüştük."
"Görüşmeden önce Ahmet Necdet Sezer'e danıştım"
Özel, Erdoğan ile yaptığının görüşmenin hazırlık aşamasını şöyle anlattı:
"Sayın Erdoğan'la görüşmeye gitmeden önce sayın Ahmet Necdet Sezer'i ziyarete gittim. Bir Cumhurbaşkanı ile nasıl görüşme yapmam gerektiğini sordum. O da bana Cumhurbaşkanlarının özel kalem müdürleri ve protokol müdürleri büyükelçidir. Ben de sayın Namık Tan'ı görevlendirdim. Kendisi hem Hasan Bey hem de sayın protokol müdürü ile görüştü. Görüşmenin detayları anlaşıldı. Daha sonra Ahmet Necdet Sezer, 'bir büyükelçinin not tutmasını talep edebilirsiniz' dedi. Biz de not tutmak için hazır bulunacağını söyledik. 2 gün gazetelerde böyle haber oldu. AK Parti'de de bir büyükelçi not tutacak diye. Sayın Elitaş, benimle olan ortak mesaisini hatırlatarak, kendisi de malum başkanvekili, heyette yer alabileceğini söyleyince, sayın Erdoğan onu heyete almış."
"Oturma düzeni önemli"
Erdoğan-Özel görüşmesinde dikkat çeken oturma düzenine dair ise Özel'in açıklaması şöyle:
"Bir süre sonra sayın Cumhurbaşkanının gördüğü lüzum üzerine sayın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan da not tutmak için dahil oldu. Orada oturma düzenine itirazım olmuştu. Biz gittiğimizde odaya girdiğimde karşılıklı oturma düzeni beklerken üç koltuk vardı. Şaşırdım, burada denge nasıl sağlanacak diye. Hemen fark ettim. Oturma düzeni önemli bir şey. Önceden de konuşmuştuk. Sayın büyükelçimiz, sayın Hasan Doğan'la görüştüğünde oturma düzeninin her iki tarafın eşit şartlarda oturacağı düzen olmasını temin edeceklerini taahhüt etmişti. Girdiğimizde ona çok uygun düzen yoktu. İlk anda kameralar önünde sorun edip, gerginlik yaşanıyor görüntüsünü vermek istemedim. Ayakta fotoğraf çektirdik, oturduk, kameralar çıkınca şu ifadeyi kullandım Biz üç yerde randevu talep ettik. Çankaya Köşkü, TBMM ve AK Parti Genel Merkeziydi ancak Beştepe'de verilseydi, oraya da giderdik, ama orada zorluklarımız olduğunu söyledim. Bunun için Hasan Bey de emek sarfetti. Burada vermeniz nezakettir dedim. Ancak oturma düzeni bizim açımızdan sorunludur, telafisi gerekir dedim. Sayın Cumhurbaşkanı da, AK Parti kaynakları da doğruladı, o yüzden söylüyorum; kendisi 'Biz de bir iade- i ziyarette bulunalım, CHP'ye genel merkezine olur mu' dedi. Ben de 'Gayet isabetli olur, memnun oluruz' dedim. O anda değil, öyle yansıdı. Sonra özel kalemime sayın Hasan Doğan diğer siyasilerin de aynı düzende ağırlandığına dair fotoğraf kareleri gönderdi. 'Size özel değil' dedi. Sayın Cumhurbaşkanı nezaket göstererek o işi tatlıya bağladı."
"Siyasetçi eleştiriye açık olacak"
Özel, dün iktidara yakınlığıyla bilinen gazeteci Hüseyin Taha Karagöz ile buluşmuştu. Bu buluşmanın tepki çekmesini değerlendiren Özel, şunları aktardı:
"Taha Hüseyin Karagöz o arkadaş, gazeteci. Yeni Şafak'ta çalışırken bana bir yolla ulaştı. 'Ben TV Net'te program yapıyorum 'Zor Sorular' diye, sizin Meclis'te performansınızı görüyorum, benim zor sorularıma cevap vermek istemezsiniz' gibi davet. Biraz da meydan okumavari bir davet. Nezaketli dille söylemişti. Ben de 'tamam' deyip gitmiştim. Format gereği sert sorular soruldu. Değişik üsluplu, sert. Kamuoyunda çok tartışılan konuyu sert üslupla soruyor. Ben kendi açımdan büyük fırsata çevirmiştim. Soruların birçoğunda trollerin çarpıtması, cümlenin başı var sonu yok falan gibi. Çok iyi niyetle yapılan esprinin gerçekmiş gibi algılatılması. Benim açımdan, benim çevrem çok başarılı program oldu dedi. Karşı mahallede programın bizim tezlerimiz açısından faydası olmuş. Sonrasında Taha Hüseyin Karagöz bayramlarda beni arar. O gün de demişti 'Biz burada tartışırız ama insan ilişkilerine önem veririm'. Bire bir de 'abi' demeyi tercih ediyor. Adem Metan var mesela, onunla da konuşurum. Geçtiğimiz günlerde 23 Nisan resepsiyonunda yanıma geldi. 'Bir tebrik mesajı attım, ziyaretinize gelmek isterim' dedi. 'Buyrun' dedim. Meclis'te geldi. Çok hayırlı iş için gelmiş. Evleniyormuş, davetiye çıkardı. Birçok yere dağıttım. Şeref verirsiniz dedi, davetiye verdi aldım. Siyasetçi eleştiriye açık olacak. Bütün eleştiriler başım üstüne. Kızıp da bir şey demem. Yeni dönemin ruhu başka bir şey. Buna belki içinden rahatsız olup, kamuoyundaki büyük destek üzerine bir şey demeyen, mahalle kavgasının yaralarını unutmayan, haklı da olabilecek kadar bazı arkadaşların tepki gösteriyor olmasını anlıyorum. Ben geçmişte de televizyon programına gittiğim birisi 'ziyaretinize geleceğim' demesine nasıl gelme derim? Bana cevap verme olanağını açmış. Geldi davetiye verdi. Davetiye olmasa da kabul ederim. Meselenin özü bu. 5-6 dakikalık bir şey. Ona da yapılan haksızlık var. Akit'in attığı manşet var. Çizgisinden utanç duyuyorum. Haberin içinde Taha'nın bir haberini alıntıladıkları için onu Taha yaptı gibi, Akit yazarı diyorlar. Yenişafak yazarı. Geçmişte İBB için dünya kadar laf söylemiş, bizi rahatsız edecek birçok şey söylemiş. Düğün davetiyesini aldım. Yarın da o bize bir haksızlık yapmaz. Eleştirileri anlıyorum, buradaki pozisyonum eleştiren arkadaşlar gibi değil. AK Partili kalemlerle sıkı fıkı oluyorum diye bir şey yok. Hayatımda kimsenin elini havada bırakmadım. Kapıma gelen, randevu isteyen birisine 'hadi kardeşim git' diye bir şey olmaz. Normalleşmenin sınırı şudur, normale dönünce sınıra varmışsınız demektir. Ben dün bana hakaret eden, kötü davranan birisiyle 'biz artık en yakın arkadaşız' demek olmaz. Asgari nezaket kurallarında buluşmak normal. Seçim kaybeden, moralsiz kitle, oradaki travmaların bugüne taşınma durumu var. Ben özgüvensizlikle siyaset yapamam. Abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun. Oturduğum koltuk Atatürk, Ecevit, İnönü'nün koltuğudur. Ben de bir zaferin ortaklarındanım. Bunu rakiplerime 'biz kazandık' diye hakaret edecek halim yok. Dedim ki, eleştiren arkadaşı aradım 'Sen böyle diyorsun ama ben adamın programına gittim'. Bana geleceğim demiş. 'Aaa bilmiyordum' dedi. Düğün davetiyesi vermeye gelen birinin CHP'nin kapısından çevirecek ahlak hiçbir CHP'lide yok, olmaz öyle bir şey.
"Mesajı üstüme almadım"
O açıklamayı, o tiviti hiç üstüme almamıştım. Almamakla doğru yapmışım. Sayın Hikmet Çetin, Altan Öymen, Murat Karayalçın'ı telefonla aradım. Sonra da sayın Kılıçdaroğlu'nu aradım. Pazartesi akşamı yemek yiyecektik, sonra Cuma akşamına aldık. Telefonla aradım kendisini 'sayın genel başkanım, sayın Cumhurbaşkanından randevu talep ettim. Ben gittiğimde şunu şunu konuşmayı düşünüyorum. Bu gündeme dair önerileriniz, ilave önerileriniz, uyarılarınız var mı' dedim. Sayın Kılıçdaroğlu bana 'müzakere etme, mücadele et' demedi. Tam tersine önerilerini söyledi. 'Şunu demekte fayda var' dedi. Teşekkür ettim. Görüşmede sayın Kılıçdaroğlu'nun verisini kullandım. Görüşmeden sonra Hikmet Çetin, Altan Öymen, Murat Karayalçın'ı aradım, malumat verdim. Sonrasında sayın Kılıçdaroğlu ile yemekte yüzyüze anlatmak için telefonda aramadım. Görüşmede yüzyüze anlattım. Orada oturduğumuzda konu başlıklarımızdan sayın Meclis başkanının ziyareti ve sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmemizle ilgili bilgi verdim. Kendisinin soruları oldu ama 'neden görüştün' demedi. Demek ki doğruymuş, her tiviti üstüne almamak gerekiyormuş. Ayrıca müzakere de bir mücadele yöntemidir. 'Bunu yaparsanız ben de bunu yaparım' demek de bir mücadeledir. Bazen yoksula katkı sağlamak, maaşı artırmak, anayasal hakkı savunmak da bir mücadele. Konuşarak halloluyorsa bağırmaya gerek kalmaz. El sıkışarak hallolmuyorsa miting yaparız. Sayın Erdoğan, ücreti çıkarsa ben mitingi iptal ederim. Atanmayan öğretmenlere 100 bin atamayı versin mitingi iptal ederim."
"Hatalardan ders alıp doğruları yapacağız"
"Erken aday tartışmalarının kimseye faydası olmadığını biliyoruz" diyen Özel, şu şekilde devam etti:
"Ben gelecek seçimleri kazanmak istiyorum. Kazanmanın önündeki her engeli aşmak benim görevim. Hatalardan ders alıp, doğruları yapacağız. Geçmişte şu hatayı yaptık, seçime vakit varken bitmez tükenmez adaylık tartışmaları yaptık. Sayın genel başkana yakın olanların çıkıp 'adayımız Kılıçdaroğlu' dedi. Ben bunun tartışmasını yaptım. Genel başkanımızın aday olmasını istemek başka bir şey, müzakere edilmeden 'adayımız Kılıçdaroğlu' demek yanlış. 'Gönlümüzden geçiyor' deyin. 'Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır' demek yanlıştı. Bunu Kemal Bey yapmadı. Kemal Bey'i çok sevdiğini söyleyen bazı dostlarımız, bazı arkadaşlarımız yaptı bunu. Bu bize kazanabileceğimiz seçimde, belki de Kemal Bey'le kazanabileceğimiz seçim, öyle yanlış yöntemlerle ilerledi ki, karşılıklı hatalar, boş tartışmalar ve masada olmayacak şeyler oldu. Buraya geldik. Erken aday tartışmalarının kimseye faydası olmadığını biliyoruz.
"Geleceğe dair umutları köreltmek, endişeleri karartmak istemem"
Şu anda ben teknik direktörüm, icracı bir yanda değilim. Forvet 5'e de çıksa, takımın hepsi atağa kalksa bundan takım faydalanır. Geleceğe dair umutları köreltmek, endişeleri karartmak istemem. CHP'de genel başkanlığı az buz bir şey değil. Genel başkan ne olursa olsun 5 sene sonra aday olacak demek riski getiriyor. Ya daha rahat kazanacak aday varsa. 31 Mart seçimlerinde aday belirlerken bir sürü eleştirenler oluyordu. Diyorlardı ki, '1 Nisan felaketi geliyor, Özgür Özel en kısa CHP genel başkanı olabilir' diyordu. Ben de 'zafer geliyor' dedim. Ben bir adayı dayatmam, partinin seçilmiş kurulunu dışlamam. Başka yerde karar alıp onlara dayatmam. Bütün seçilmişlerden görüş alırım. Demokratik dijital katılım diye bir şey çalışıyoruz. Bir tuşla genel başkan bütün kurultay delegelerine görüş soruyorum. Bütün üyelere geçmek üzereyiz. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmemi doğru buluyor musunuz? Bölgesel, cinsiyet, yaş kırılımlarına göre. Mesela Cumhurbaşkanı ile hangi maddeyi gündem yapmamı isterseniz diye soruyorum. En geniş toplumsal kabulle en çok oyu alacak bir CHP'li Cumhurbaşkanı adayı yapacağız ve bu seçimi kazanacağız. Bunun önünde kendim dahil kimsenin ihtirasını kabul etmem. Benim bir tane rüyam var. 1970'lerde toplumun talebini duymuş, okumuş, ona göre siyasi hat belirlemiş Ecevit iki genel iki yerel seçimin dördünden de başarılı çıktı. Ben şimdi bir seçimi kazandım, önümüzdeki seçimi de kazanacağım. Teknik direktör 90. dakikada penaltı kazanınca kimin atacağına kara verir. Kadroya yeni kişiler koyar, mevcudu dinlendirebilir. Ben takımda iki santrofor var biri sağ açık, biri sol açık. Bunu Çipras'a da söyledim, çok güldü. Ekrem Bey'in toplumsal kabulü, Mansur Bey'in toplumsal kabulü çok üst düzeyde.
"Adayı günü gelince konuşacağız"
Yarın üç santroforla oynarsınız, tek santrofora geçersiniz. Bu o günün işi. Bir kez daha söylüyorum; bugünden aday tartışmalarına son nokta Özgür Özel tarafından konulmuştur. Adayı günü gelince konuşacağız. Biz siyaset kalesinin başarı kapısında 1980'den beri kapıda kalmıştık. Baktık 3 kilit var. Atatürk bu kilidi bir yere koymuştur dedik. Birinci kilit gençler. İkincisi kadınlar, üçüncüsü bilime sarıldık.
"Yapay zeka yönetimine gülüyorlardı"
Anketlere gülüyorlardı. Anketle adayları sahada takip ettik. Kilis'i anketle kazandık. Kilis'i programa koyduk. Bir gün sonra sayın Erdoğan da koydu. 45 dakika yağmurun altında konuştuk. 'Siz partinize oy verirseniz bu iş olacak' dedim. Müceddere bayat yenmez dedim. AK Parti, MHP bayat müceddereden bıkmış dedim. Ankette görmesem nasıl gideceğim? Odak grup çalışmaları gelecek seçimde en önemli yönlendirecilerimizden. Bugün gönlünden geçen herkes görevini en iyi yaparak kendini Cumhurbaşkanlığı adaylığına şartlasın, karşılığını alır. En rahat kiminle kazanacak isek onunla gireceğiz."
"Kardeşim, Adalet Yürüyüşü'nden beri işsiz"
CHP'li belediyelerdeki liyakatsizlik iddialarını değerlendiren Özel, şunları aktardı:
"İlk önce Balıkesir'de belediye başkanımız 6 ay boyunca kendisine yardımcı olduğu gerekçesiyle milletvekilinin abisini danışman atadı. Telefon açtık, istifa etti. Adana'dan haber geldi, çözülecek. Eş dost kayırmacılığı CHP'nin yapacağı bir şey değil. Türkiye'de tek ise izah et. Uzaya astronot yollayacağız Gezeravcı var, başka da yok. Onun dışında yapmayın kardeşim diyorum. Tavrım net, kardeşim geçen sene EYT'den emekli olana kadar adalet yürüyüşünden beri işsizdi, hala da işsiz. Artık iş de aramıyor. Çok büyük bankanın en üstündeydi. Adalet yürüyüşüne gitti. 'Herşeyin yedeği var, senin yedeğin yok' demişler. O da kendi adalet yürüyüşüne gitmiş. Benzer yerlerden diğer teklif gelmedi. Uzmanlığı banka verisi saklamaktı. Ben bilmiyor muydum kardeşimi IT departmanında işe almak. Bizde öyle bir şey yok. Bunu kötü niyetle yaptıklarına inanmıyorum. 'Şu belediyede iken o ekiple çalışıyordum buraya alıyorum' diyor, ama olmuyor. O konuda tavizimiz yok. AK Parti'de bunun olmadığı belediye yoktu, normal karşılıyorlardı. Danışmanlar, onun akrabası orada, onun akrabası burada. Biz bunu eleştirdik. Adalet ve Kalkınma Partisi koyu gri, CHP bembeyaz dokunduğun yerde sırıtıyor. Kurşun kalemle kimsenin dokunmasına izin vermem. Varsa öyle bir şey istifa ettirecekler. Balıkesir'le kendim konuştum. Gökhan Zeybek'in aramasına gerek kalmadan bu işi yapmasınlar vazgeçsinler. Yol arkadaşım vs. diyorlar ama bunu vatandaşa anlatamayız biz. CHP belediyelerinde eşgüdüm, eğitim ve denetim departmanı kuruyoruz. Başında Yılmaz Büyükerşen var. Denetimin altında 30 Sayıştaycı, onun yanında mülkiye müfettişleri, önceki dönem milletvekilleri. Bunlar doğru eğitim verecek. Bundan sonraki dönemde CHP'nin iktidar yürüyüşünü, okyanusu geçecek iken derede boğulmasına kimseye izin vermeyeceğiz.
"Yarı parayla iki kat iş yapmışız"
Biz geçtiğimiz dönemde çok borçlu belediyeler devraldık. Şimdi o borçların çoğu döndürebilir, cari borçlara indi. İsrafı bitirip tasarrufu yaygınlaştırmak. İBB ile ilgili net rapor var. Bir kişi bu doğru değil desin. Yarı parayla iki kat iş yapmışız, özetle söylüyorum. 4 kat fark var. Örneğin Denizli Büyükşehir'i aldık. İlk gün belediye başkanı 40 makam arabasını iade etti. 'Kimlerin' dedim 'Genel başkanım inanılmaz durum var. Daire başkanı, özel kalemi, yardımcısında var' dedi. 'Havuza 5 araba koydum, herkes buradan faydalanacak' dedi. Her yerde yandaşa ihale verme telaşı. CHP inanılmaz işler yapıyor. Bizde israf yok. Bu kadar güçlü yanımız varken bir yanlış atama yüzünden 'aman hepsi aynı' deniyor ya, değiliz. Aynı değiliz.
"Borcuna karşılık trafo veriyor"
Sayın Cumhurbaşkanına çok detaylı raporun özetinden bahsettim. Eşitlik talep ettim. AK Partili belediyeler kamuya olan borçları ödemiş. Üsküdar, Süleymanpaşa'da var. Vergi borcuna karşılık arsayı vermiş üstünde cami var. Bunun tahsil kabiliyeti var mı? Üstünda cami olan arsa belediyede dursa ne olur maliyede dursa ne olur. Borcuna karşılık trafo veriyor. Trafonun arsasını borca saymışlar. Ya bize de yapın ya AK Parti'ye de yapmayın. Şirketlerin borçları silindiği gibi gelin belediyelerin de borcunu silelim. CHP'li belediyenin de AK Partili belediyenin de silelim.
"Fatih Erbakan'dan CHP'ye özür borçları var"
İsrail'le ticareti durdur diye pankart açanları gözaltına alıyorlardı. Onlardan özür dilesinler. İsrail'le ticaret yok diyorlardı. Sonra belli kalemlerde kısıtladılar, yetmez dedik, sonra doğru yere geldiler. Fatih Erbakan söyledi, biz söyledik bir sürü laf yedik. Veli Ağbaba dedi 'CHP, Ecevit nerede duruyorsa, Deniz Gezmiş nerede duruyorsa orada duruyor, Fatih Erbakan babası nerede duruyorsa orada duruyor' dedi. Bu kararın bir itiraf, kabul olduğu açık. Fatih Erbakan'dan CHP'ye özür borçları var.