Fehmi Koru*
Ülkeler ve toplumların hayatında önemli dönüm noktaları vardır…
Kurumların ve kişilerin de…
9 Eylül tarihinin, Türkiye’nin ve kurum olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) hayatında önemi büyüktür.
Ülke için 9 Eylül’ün önemi, Milli Mücadele’nin en önemli aşaması sayılan İzmir’in işgalden kurtuluş tarihi oluşundandır (9 Eylül 1922).
CHP kurucuları, İzmir’in işgalden kurtuluşundan bir yıl sonra, partinin kuruluş beyannamesini ilgili makama sunmuştu. 9 Eylül 1923 CHP’nin kuruluş yıldönümüdür.
Tam 100 yaşında CHP.
Söylemeye bile gerek yok: İzmir’in işgalden kurtuluşunu ve Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasını ülkenin borçlu olduğu Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cumhuriyet’in kuruluşu (29 Ekim 1923) sonrasında yeni devletin yönetimini üstlenecek kadroları teşkil etmek üzere kurdular CHP’yi.
Cumhuriyet döneminin ilk –Mustafa Kemal– ve ikinci –İsmet İnönü– cumhurbaşkanları, o görevlerindeyken, aynı zamanda CHP’nin de genel başkanıydılar.
Ülkeyi Cumhuriyet’in kurulmasından başlayarak 1950 yılına kadar CHP yönetti (1923-1950)
Kronolojik olarak, dün, CHP’nin 100. kuruluş yıldönümüydü. Nitekim, CHP, hayatta olan eski genel başkanları Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’ın da onurlandırdıkları, şimdiki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da konuşma yaptığı bir etkinlikle 100. yılını kutladı.
Şarkılı-türkülü bir etkinlikle
Maalesef CHP kuruluşunun üzerinden geçen 100 yılın belki de en talihsiz dönemini günümüzde yaşıyor.
Yıldönümleri biraz da geçmişin değerlendirilmesine yaradığı için önem taşır. Hele bir de kuruluşun üzeriden tam bir asır geçmişse, o yıldönümü daha dikkatli değerlendirmeyi hak eder.
Dün muhalefete yakınlık duyan TV kanalları genellikle CHP’yi değerlendiren programlarla izleyici karşısına çıktılar.
Anladığım kadarıyla, 100 yaşındaki CHP’nin itibar ettiği TV kanalları, bir süredir ciddi izleyici kayıpları yaşıyor. Seçimlere kadar CHP’yi savunan kişilerin diyeceklerini dinlemek için daha çok o kanalları izleyenler, seçim sonrasında, anlaşılır sebeplerle, kanallara ilgilerini yitirmiş durumda.
CHP’lilerin CHP’ye olan ilgileri ne durumda acaba?
Galiba esas sorun CHP’li bilinen kitlenin seçim sonuçlarına verdikleri tepkide.
Aslına bakılırsa, CHP seçimlerde en son başarıyı 1977 seçiminde, başında Bülent Ecevit’in bulunduğu günlerde yapılan seçimde %42 civarında oy alarak yaşamıştı. O başarının getirdiği tek başına hükümet uzun ömürlü olamadı ama. O kısa sürmüş dönem dışında 1950’den bu güne CHP’nin devlet yönetiminde bulunması hep koalisyon hükümetleri yoluyla oldu.
Dün akşamki TV programlarına kulak verdiğimde, CHP’li oluşları tartışılmaz isimlerin bile, CHP’yi tartıştıklarını fark ettim. Elbette hepsi partilerinin tek başına iktidar olmasını arzuluyor; bunun için de önlerindeki tek örneği -1977 seçim başarısını- öne sürüyorlar.
Oysa, CHP’nin bugün veya yarınlarda tek başına iktidar olması muhal. Böyle bir ihtimal yok.
CHP’li bilinenler, son dönemde daha geniş kitleleri kazanmak ve bu yolla oy artırmak için denenen ittifak çabasından mutsuz görünüyorlar. “Sağdan isimlerle yol yürünürse böyle olur” kalıbı programlarda sıkça kullanıldı.
Yanlış hatırlıyorsam düzeltin lütfen: CHP’liler İzmir dışındaki büyükşehirlerde belediye başkanlıklarını kazanmayı rüyada bile göremezken, 3,5 yıl önce Ankara ve İstanbul dahil tam 11 büyükşehir seçim öncesi kurulan ittifak sayesinde kazanılmamış mıydı?
CHP birkaç ay önce yapılan milletvekili seçiminde %25 çıtasını yine aşamadı ama çıkardığı cumhurbaşkanı adayı %48 civarında oyu kimlerden almış olabilir?
Aday belirleme sürecindeki yanlış tercihlere ek olarak, iki tur -14 ile 28 Mayıs- arasında akıl almaz yanlışlıklar yapılmasaydı, rakibe giden 1,5 milyon oy CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanlığına taşıyabilirdi.
Bu gerçekleri unutan veya önemsemeyen CHP’liler, yeniden köylerine -yani eskiye- dönmeyi yeğleyecekleri izlenimini veriyorlar.
Programlara katılan eski genel başkanların teklif ve temennileri de aynı yolda.
Adını ‘değişim’ koydukları bu aslında, yani eski değerlere dönmek.
Değişim olursa CHP’nin seçimlerdeki makus talihi de değişecekmiş…
Öyle diyorlar.
Görelim bakalım.
CHP, özellikle bugünkü CHP, aslında ağızlardan düşürülmeyen ‘değişimi’ yaşamış olan CHP.
Eski CHP ile ne elde edilmişti de, ona yeniden dönüldüğünde talihin değişmesini sağlayacak ne ile karşılaşılabilir?
CHP’ye bundan sonra düşen, eski haline dönmek veya AK Parti’ye benzemek değil, çağdaş anlamda ‘sol’ bir partinin savunması beklenen temel ilkeler etrafında bir içeriğe kavuşmak olmalı. Bunu da geçmişe takılarak sağlayamaz, ileriye bakarak başarıyı elde edebilir.
Tam bir asırlık bir partiye bunu yaşatmak zor elbette, ama imkansız değil.