Politika

Kılıçdaroğlu: Partimiz gerçekleşen devrimlerin öncüsüdür; her tartışma CHP'yi güçlendiren sonuçlar doğurmuştur

CHP'nin 100. kuruluş yıl dönümü etkinliğinde konuşan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, “Yüzyıllık tarihimiz boyunca yaşadığımız tüm tartışmalar, yeni ve güçlü başlangıçlarımız için bir liman vazifesi görmüştür. Her bir tartışma CHP’yi büyüten, güçlendiren sonuçlar doğurmuştur" dedi.

CHP, kuruluşunun 100. yıldönümü dolayısıyla Ankara Anıtpark’ta sanatçı Candan Erçetin'in de konser vereceği bir etkinlik düzenledi. Etkinliğe, CHP'nin eski Genel Başkanları Hikmet Çetin ve Altan Öymen ile eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da katıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, etkinlikte şu konuşmayı yaptı:

"Sivas’ta kayıt altına alınan millet egemenliğine tam bağlılık, partimizin ana omurgasıdır"
Bizler; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten günümüze; ülkemizin demokrasi tarihinde eşsiz yere sahip bir partinin mensuplarıyız. Büyük Atatürk’ün, kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyetimizle birlikte 'iki büyük eserinden biri olarak' nitelendirdiği CHP bugün itibariyle 100 yaşında. Cumhuriyet Halk Partimizin 100. yaşı kutlu olsun. Tüm Cumhuriyet Halk Partililerin 100. yılları kutlu olsun.

Milli Mücadelemizin en önemli dönüm noktalarından biri olan 4 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresi partimizin ilk kongresidir. Atatürk de CHP’nin 15 Ekim 1927 tarihli 2. Büyük Kurultayı açış konuşmasında, 'Fırkamız, geçen ıstırap seneleri içinde milletimizin hayatı ve şerefi için gösterdiği yüksek azim ve iradenin mümessili olarak, bundan dokuz sene evvel meydana çıkmıştı. Bütün Anadolu ve Rumeli'ye şamil olmak üzere ilk umumi kongremiz Sivas‘ta akdedilmişti' sözleriyle, partimizin ilk kongresini tescil etmiştir. Bu nedenle, kuruluşundan önce ilk kongresini yapmış bir parti olarak da dünya siyasi tarihinde özgün bir yere sahibiz. İlk kongremizde alınan kararların sekizinci maddesi özetle şöyledir: 'Milletlerin kendi kaderlerini bizzat tayin ettikleri bu tarihsel çağda merkezi hükümetimizin millî iradeye bağlı olması zorunludur. Merkezi hükümetin hemen millî meclisi toplaması, millet ve memleketin geleceği hakkında alınacak bütün kararları meclis denetimine sunması zorunludur'. Görüleceği üzere Sivas’ta kongre kararıyla kayıt altına alınan millet egemenliğine tam bağlılık, partimizin ana omurgasını oluşturmuştur.

Öte yandan; partimizin, siyaset bilimi müktesebatına uygun olarak kurulduğu tarih 1923’tür. Atatürk’ün, 6 Aralık 1922’de yaptığı 'Halkçılık esasına dayanan ve Halk Partisi adıyla siyasi bir parti kurma niyetindeyim' açıklamayla başlayan çalışmalar, 9 Eylül 1923’de parti tüzüğünün kabul edilmesiyle tamamlanmıştır.

“İdare yöntemi halkın doğrudan doğruya kendi kaderini belirlemesi esasına dayanır”
Partimizin ilk programı da 8 Nisan 1923’de Atatürk’ün imzasıyla açıklanan ve bir beyanname niteliği taşıyan '9 Umde'dir. Yani 9 ilkedir. 9 ilkenin ilk maddesi şöyledir; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İdare yöntemi halkın doğrudan doğruya kendi kaderini belirlemesi esasına dayanır. Ulusun gerçek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında hiçbir kişi, hiçbir makam, hiçbir güç milletin kaderine egemen olamaz.'

4 Eylül 1919’dan 9 Eylül 1923’e kadar geçen zaman içinde Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucu kadroları, millet egemenliğine duydukları inançtan asla ve asla geri adım atmamışlardır. İlk maddeyle birlikte, saltanatın kaldırılması ve egemenliğin milletin gerçek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplanması, yargı, maliye, güvenlik, tarım, ekonomi, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar ve kamu alanında bilimsel temelli reformlar yapılması, laik eğitim sistemine geçilmesi, kamu hizmetlerinin denetime tabi kılınması, kamu istihdamının liyakat esasına dayandırılması gibi maddeler nedeniyle 9 ilke CHP’nin uygar dünyayla bütünleşme amacının ilk temel metinlerinden biridir. Bununla gurur duyuyoruz.

"Ülkemizi çok partili siyasi hayata taşıyan en temel olgu İnönü’nün demokrasiye sarsılmaz bağlılığıdır"
Partimiz 15 Ekim 1927’de 2. Büyük Kurultayı’nı toplamıştır. Atatürk’ün Büyük Nutku’nu da okuduğu bu kongrede ilk dört ilkemiz Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik ve milliyetçilik ilkeleri kabul edilmiştir. 1931 yılında gerçekleşen 3. Büyük Kurultayda devletçilik ve devrimcilik ilkelerinin kabulüyle, partimizin 'Altı Ok'u tamamlanmıştır. Atatürk’ün katıldığı son kurultay ise Mayıs 1935 Kurultayıdır. Atatürk bu kurultayda, 'Uçurumun kenarında yıkık bir ülke' cümlesiyle başlayan veciz konuşmasını yapar. Partimizin ismi de artık Cumhuriyet Halk Fırkası değil, Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Büyük Atatürk’ün ölümünün ardından partimizin ilk olağanüstü kurultayı toplanır. Atatürk’ün yol arkadaşı, Lozan kahramanı, 2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü Aralık 1938 kurultayında ikinci genel başkanımız olarak seçilir. Merhum İnönü, Atatürk’ün başlattığı milli kalkınmanın ve çağdaşlaşmanın sürdürücüsü olmakla kalmayacak; ülkemizi 2. Dünya savaşından uzak tutan bir diplomasi dehası olarak da tarihteki yerine alacaktır. İnönü aynı zamanda, ismini demokrasi tarihimize altın harflerle yazdırmayı da başaracaktır. Ülkemizi çok partili siyasi hayata taşıyan en temel olgu İnönü’nün demokrasiye duyduğu sarsılmaz bağlılığıdır.

“İnönü, Türk demokrasisinin en önemli kahramanlarından biri"
1950’de Demokrat Parti’ye karşı kaybettiğimiz seçimleri 'Bu yenilgi benim en büyük zaferimdir' sözleriyle nitelendiren İnönü, Türk demokrasisinin en önemli kahramanlarından biridir.

İnönü’nün, 1959 yılında iktidara yürüyen CHP’nin genel başkanı olarak düzen değişikliği önermesi ve bu değişikliği 'İlk hedefler Beyannamesi' olarak kamuoyuyla paylaşması da partimizin bir diğer önemli atılımı olmuştur. CHP’nin 14. Kurultayında Turan Güneş tarafından okunan 'İlk hedefler beyannamesi' Sivas kararlarının özünü oluşturan ve 9 Umde’de vurgulanan hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesi temelinde köklü bir değişim öngörüyordu.

14 Ocak 1959 tarihinde açıklanan Beyannamenin ilk iki maddesini aktarmakla yetineceğim. İlk iki madde Cumhuriyet Halk Partisi’nin demokrasiye ve özgürlüğe bağlı; demokrasi ve özgürlük adına herkes için mücadele eden tarihsel kimliğinin kanıtıdır. Bir, demokratik inkişafımızı durduran, gerileten bütün antidemokratik kanunlar, usuller, zihniyet ve tatbikat kaldırılacaktır. İki, anayasamız modern demokrasi ve cemiyet anlayışına uygun, halk egemenliği, hukuk devleti, sosyal adalet ve emniyet esaslarına dayanan bir devlet nizamına göre değiştirilecektir.

İnönü’nün partimiz için attığı önemli adımlardan biri de 9 Umde’yle temelleri atılan ilkelerin, 'Ortanın Solu' kavramıyla netleştirilmesidir. Öte yandan 12 Eylül 1963’te Türkiye’nin AB’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyeliğinin önünü açan Ankara Anlaşması imzalandığında dönemin başbakanının merhum İnönü oluğunu da unutmamak gerekir. 3. Genel Başkanımız Bülent Ecevit, İnönü’nün 'Ortanın Solu' tercihini, 'Ortanın solundakiler, insancıdır, halkçıdır, sosyal adaletçidir, plancıdır, halkı gözetici bir biçimde devletçidir, özgürlüğe bağlıdır, sosyal demokrasiden yanadır; ortanın solundakiler ilerici, devrimci ve reformcudur' sözleriyle sahiplendi.

“Ecevit, baskıcı rejime karşı sürdürülen mücadelenin de aktörlerinden biri”
Ecevit’in bu sahiplenişi, 'Halkçı Ecevit' efsanesinin doğmasına neden oldu. Karaoğlan, 1974 yılında Başbakan Yardımcılığını Merhum Necmettin Erbakan’ın üstlendiği CHP- MSP koalisyon hükümeti döneminde Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına milliyetçiliğimizi nakşetti… Ecevit sadece 70’li yıllar boyunca sadece partimizi iktidar yapmanın mücadelesini sürdürmedi. Aynı zamanda ülkenin içinden geçtiği karanlık dönemde baskıcı rejime karşı sürdürülen mücadelenin de aktörlerinden biri oldu. Bu mücadelesini 12 Eylül askeri darbe döneminde de kararlılıkla sürdürdü. Ecevit sonrası CHP’de özel bir yeri olan merhum Deniz Baykal’ı da sevgiyle ve özlemle anıyorum.

11 Şubat 2023 tarihinde kaybettiğimiz Sayın Baykal, 12 Eylül Askeri darbesiyle birlikte kapatılan ve yine bir 9 Eylül’de; yani 9 Eylül 1992’de yeniden açılan partimizin dördüncü genel başkanıdır. Sayın Baykal’ın genel başkanlığında yeniden açılan CHP, Türkiye’nin sol sosyal demokrat birikiminin yeniden yapılanması ve yenilenmesi açısından önemli bir görev üstlenmiştir. Sayın Baykal’ın özellikle 1 Mart tezkeresi sürecinde üstlendiği rol ve gösterdiği kararlılık ülkemizi büyük bir badireden kurtarmıştır. Gördüğünüz üzere tüm genel başkanlarımızın tek bir amacı vardı; bu güzel ülkemizin topyekûn refahı, mutluluğu, huzuru ve ülkemizde demokrasimizin kökleşmesi.

“CHP, her kuruma karşı devrimci bir ruhla dikilmeyi ilke edinmiştir”
Değerli arkadaşlarım, 25 – 26 Temmuz 2020 tarihlerinde yapılan 37’inci Olağan Kongremizde kabul ettiğimiz İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizi de hatırlatmak isterim. Bir kongre kararına dönüşen bu beyannamemiz de, Sivas Kongresi, 9 Umde ve İlk Hedefler Beyannamesi ile Büyük Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden aldığımız ilhamla hazırlanmıştır.

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, milletin egemenliğine bağlılığımızın ve parlamenter sisteme duyduğumuz inancın cisimleşmiş halidir. Bu kısa tarihsel değerlendirme ve anımsatmaların ardından geleceğe dair de şunları söylemek isterim… Cumhuriyet Halk Partisi, 'Halkımıza hürriyet ve hâkimiyet temin eden mukaddes bir cemiyettir. Halk Partisinin ruhu tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız milli egemenliktir' bu sözler Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Dolayısıyla partimiz halkın hürriyetini ve hâkimiyetini ortadan kaldırmak isteyen herkese ve her kuruma karşı devrimci bir ruhla dikilmeyi ilke edinmiştir.

“Her bir tartışma CHP’yi büyüten, güçlendiren sonuçlar doğurmuştur”
Bu temel ilke doğrultusunda parti içi tartışmalardan da çekinmemiş; aksine parti içi tartışmaları yenilenmenin aracı olarak kabul etmiştir. Her bir CHP’li; etik ilkelere bağlı kalınarak yapılan tüm tartışmaları, Büyük Atatürk’ün önderliğinde başlayan ve ülkemizin kalıcı olarak demokratikleşmesi hedefini taşıyan devrimci mücadelemize bir katkı olarak niteler. Bu bağlamda, yüzyıllık tarihimiz boyunca yaşadığımız tüm tartışmalar, yeni ve güçlü başlangıçlarımız için bir liman vazifesi görmüştür. Her bir tartışma CHP’yi büyüten, güçlendiren sonuçlar doğurmuştur.

“Göreceksiniz, yakında kadın devrimini gerçekleştireceğiz”
100. Yılımızda nasıl bir Türkiye istiyoruz? Bir, Üniversiteleri özerk, bilgi üreten, teknoloji devrimini yaşatan bir Türkiye… İki, geleceğini yurt dışında arayan değil, emeğini, bilgisini ülkesi için harcayan, ülkesi için kullanan gençlerinin ve vatandaşlarının mutlu olduğu bir Türkiye istiyoruz. Üç, herkesin düşüncesini özgürce ifade edebildiği, hapishanelerinde düşüncelerinden ötürü hiçbir tutuklunun, hükümlünün bulunmadığı bir Türkiye istiyoruz. Dört, devlet yönetiminde liyakatin egemen olduğu, devleti oluşturan kurumların kendi kültürlerini oluşturdukları, inşa ettikleri bir Türkiye istiyoruz. Beş, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu, adaletin, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre gerçekleştiği bir Türkiye istiyoruz. Yani 'darbe hukuku'ndan arınmış bir Türkiye istiyoruz. Altı, siyasetin ahlaki temeller üzerinde yapıldığı, dinin, inançların, kimliklerin siyasete alet edilmediği, inançlara, kimliklere ve yaşam tarzlarına saygı duyulduğu, hiç kimseye ikinci sınıf vatandaş muamelesinin yapılmadığı bir Türkiye istiyoruz. Yedi, kadın erkek eşitliğinin sağlandığı, doğa haklarının korunduğu bir Türkiye istiyoruz. Bir parantez açayım bu arada.

Göreceksiniz, yakında kadın devrimini gerçekleştireceğiz. Sekiz, basının, yani medyanın iktidarlar tarafından baskılanmadığı, gazetecilerin hapse atılmadığı; gücü, yani iktidarı koşulsuz destekleyen medyanın kamu kaynaklarıyla beslenmediği bir Türkiye istiyoruz. Dokuz, kamu kaynaklarını harcayan iktidarın harcadığı her kuruşun hesabını verdiği bir Türkiye istiyoruz. Yani devlet yönetiminin şeffaf olduğu Türkiye istiyoruz. On, kuruluşundaki felsefeye uygun olarak 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesinden vazgeçmeyen bir Türkiye istiyoruz. On bir, küresel çaptaki tüm gelişmeleri izleyen, iklim değişikliğinden teknolojiye kadar sorunları gören, çözümü için planlama yapan, yaşam kalitesini yükselten bir Türkiye istiyoruz. Yani siyasal bağımsızlığını ekonomik gücüyle güvence altına alan bir Türkiye istiyoruz. On iki, Milli Kurtuluş Savaşını yöneten Gazi Meclisin, yolsuzlukları aklayan değil, bir kişinin iradesine teslim olan değil, kuruluşundaki ruha dönmeyi amaçlayan bir Türkiye istiyoruz. On üç, tüm bu ve benzeri hedeflerin gerçekleşmesi için eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan, kişinin sorgulama kapasitesini geliştiren, laik ve bilimsel eğitimin vazgeçilmezliğini savunan bir Türkiye istiyoruz. Yani 'fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür' nesiller yetiştiren bir Türkiye istiyoruz.

Bunları gerçekleştirdiğimizde hep birlikte büyük bir değişime, dönüşüme imza atmış olacağız. Bu imza sadece bizim değil, bu güzel ülkenin gençlerine, kadınlarına, çiftçilerine, bilim insanlarına, iş insanlarına yani hepimize ait olacak. Bize göre Cumhuriyet Halk Partililerin bugün için en önemli görevi, bu zamana kadar buluşamadıklarımızla da buluşarak geleceğe emin adımlarla yürümektir.

“CHP, gerçekleşen devrimlerin öncüsüdür”
CHP, Türkiye’nin Bağımsızlık Savaşı’nın ve onun devamında gerçekleşen devrimlerin öncüsüdür. CHP’nin tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihiyle özdeştir. 100 yıl boyunca Mustafa Kemal’in dediği gibi, 'Memleket ve milletin her türlü dayanaktan mahrum bırakıldığı, uğursuz bir hengâmenin yaşandığı bir dönemde, herkesi çatısının altında buluşturan mukaddes, devrimci bir parti' olmaktan vazgeçmedik. Asla ve asla vazgeçmeyeceğiz. O nedenledir ki; CHP, Türkiye’nin içinden geçtiği bu sıkıntılı dönemde umutsuzluğu yıkacak tek adrestir. Çünkü; CHP, Türkiye’nin içinden geçtiği bu sıkıntılı dönemde umutsuzluk aşılanamayacak tek adrestir. Biz başaracağız; tek adam rejimine karşı, diktatörlüğüne karşı elbette biz kazanacağız. Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız… Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi... Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti…”